TIBBİ BÖLÜMLERİMİZ

Hakkımızda

TRG HOSPİTALİST

1992 yılında Bağcılar Hastanesi olarak faaliyetine başlayan hastane 2007 yılında el değiştirdikten sonra Özel Hospitalist Hastanesi adı ile faaliyetine devam etmiş, 2021 yılı başında ise köklerinden kopmadan tamamen farklı bir anlayış ve vizyonla TRG HOSPITALİST adıyla GÜVEN Holding ailesinin en genç üyesi olmuştur.İnsan sağlığını ve hasta memnuniyetini merkeze alan TRG Hospitalist Hastanesi sunduğu ve sunacağı hizmetin kalitesini üst düzeye taşımak için gerekli değişim ve dönüşümü gerçekleştirecek tüm yatırımlarını ve planlamalarını yaparak yola çıkmıştır.3.250 ...
Daha Fazla Gör

SORU CEVAP

Omicron varyantı Afrika'dan geldiği bilinen mutasyona uğramış SARS COV-2 virüsüdür. Dünya Sağlık Örgütü tarafından kaygı uyandıran varyantlar listesine eklenen beşinci varyant olmuştur. Afrikada vaka sayılarında düşüş seyri gözlenirken tekrar bir yükseliş gözlendiğinde yeni bir dalga olarak Omicron (Nu) varyantının bu artışa neden olduğu anlaşıldı. Daha önce Avrupa, Asya ve Avustralya'da da çeşitli şehirler ve ülkelerde ortaya çıkan Omicron varyantı Türkiye'de de tespit edildi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), üye ülkelere Omicron (B.1.1.529) varyantı konusunda bilgilendirme metni yayınladı. Metinde, “Omicron'un küresel düzeyde daha fazla yayılma potansiyeli yüksektir” denildi. DSÖ’nün yayınladığı bilgilendirme metninde, Omicron’un çok sayıda mutasyona sahip olan farklı bir varyant olduğunun altı çizilerek, bağışıklık sisteminden kaçma ve yüksek seviyede bulaşıcı olabilme potansiyelinin endişe verici olduğu aktarıldı.

Omicron varyantına sahip kişilerde; kuru öksürük, yüksek ateş, gece terleme, vücut ağrısı, tat ve koku alma hissinin kaybedilmesi görülüyor. Ayrıca aşırı halsizlik gibi olağandışı semptomlar da bu varyantlarla ilişkili semptomlar arasında yer almaktadır.

Omicron varyantı, daha önce tespit edilen Delta ve Mu varyantlarına benzer şekilde, virüsün hedef hücrelere tutunmasını sağlayan “spike” (diken) proteinlerinin yapısında ve çoğalma kabiliyetinde değişime neden olan bazı mutasyonlar sonucuyla ortaya çıkmıştır. Aşıların hedef aldığı spike proteinlerinde değişime neden olması sebebiyle Omicron varyantı, diğer varyantlara göre daha kolay bulaşma kabiliyetine sahip bir hal almıştır. Virüsün bulaşması ise salgının ilk başladığında olduğu gibi solunum yoluyla, hasta kişilerden temas yoluyla ve hastaya ait vücut sıvılarına temas yoluyla gerçekleşmektedir.

Yaygın olarak kullanılan PCR testleri, diğer varyantlarda da gördüğümüz gibi, Omicron enfeksiyonu da dâhil olmak üzere COVİD-19 enfeksiyonlarını tespit edebiliyor. Hızlı antijen tespit testleri de dahil olmak üzere diğer test türleri üzerinde herhangi bir etkisinin olup olmadığını belirlemek için ise çalışmalar devam ediyor.

Yüksek tansiyonun pek çok sebebi olmakla birlikte genel geçer bazı nedenleri bulunmaktadır. Tuz oranı yüksek olan ayran, turşu, şalgam suyu, kahve ve kafein içeren içeceklerin aşırı tüketilmesi ani tansiyon yükselmesinin başlıca nedenleri arasındadır. Şehir değişikliğinde yaşanabilecek hava çarpıntısı da büyük ve küçük tansiyon oranlarının yükselişine sebep olabilmektedir.

Bu unsurların yanı sıra psikolojik olarak üzüntü, sinirlenme, stres ve kaygı gibi unsurların da tansiyonu olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir. Tansiyonun tehlikeli şekilde yükselmesinden kaçınmak için ani duygu değişimlerinden uzak durmak önerilmektedir.

Rutin sağlık kontrollerinin yapılması, olası hastalıkların önlenmesi, hastalık riski taşıyan kişilerin tespit edilmesi gibi amaçlarla vücudun tamamı üzerinde sağlık muayenesi yapılmasıdır.

Check-up, sadece önleyici amaçlı hizmet vermemekte olup hastalıkların üç evresinde de görev almaktadır. Bu görevler şu şekilde sıralanmaktadır:

·   Olası hastalıkların önlenmesi amacıyla kişinin genel sağlık durumunun kontrol edilmesi

·   Hastalıkların risk faktörlerinin tanımlanması (Bu sayede ciddi hastalıkların ortaya çıkma riski düşürülmektedir.)

·   Hastalıkların teşhis edildikten sonra kontrol altına alınması (Hastalığın tekrar nüksetmemesi için yapılmaktadır.)

 Check-up taramaları, yaşamın her döneminde belli aralıklarla uygulanmaktadır.

Kalbin düzensiz atması sonucu meydana gelen aritmi, çoğu zaman herhangi bir belirti göstermeden ortaya çıkmaktadır. Ancak aritminin belirtilerinden daha çok doğurduğu sonuçlar daha önemlidir. Kalp atışındaki düzensizlikler, yüksek ihtimalle ani çarpıntı ve baş dönmesi ile sonuçlanmaktadır. Nedensiz yere vücudun yorgun düşmesi ve bitkinlik durumu da düzensiz kalp atışı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Düzensiz kalp atışının doğurduğu en büyük sonuç ise bayılmadır. Baygınlığın kalp ritmindeki düzensizlikten dolayı gerçekleşmesi, aslında daha ciddi bir rahatsızlığın belirtisi de olabilir. Dolayısıyla kalp çarpıntısı eşliğinde bayılan hastanın mutlaka daha detaylı tetkiklerden geçmesi gerekmektedir.

Normal doğum belirtileri, rahimdeki kasılmalarla birlikte rahim ağzındaki yumuşamaya bağlı olarak ortaya çıkar. Birçok belirtisi olan vajinal doğumda her belirti her anne adayında ortaya çıkmayabilir. Kanlı akıntı, düzenli kasılmalar, suyun gelmesi gibi semptomlar vajinal doğum belirtileri arasında yer almaktadır. En sık karşılaşılan normal doğum belirtileri şu şekilde sıralanabilir;

Nişan (kanlı akıntı)

Düzenli kasılmalar

Suyun gelmesi

Sırt ağrısı

Sık sık idrara çıkılması gibi semptomlar vajinal doğum belirtileri arasında gösterilmektedir.

Vajinal doğum özellikle sağlamış olduğu avantajlar sebebiyle anneler ve yeni anne adayları tarafından sıklıkla tercih edilmektedir. En doğal ve sağlıklı doğum yöntemi olarak bilinen vajinal doğum ardından annenin iyileşme süreci sezeryan doğum yöntemine göre daha hızlı ve kolay gerçekleşmektedir. Bu sayede anne psikolojik açıdan da bebeğin bakımı konusunda kendini daha faydalı hissetmektedir. Ayrıca vajinal doğumda enfeksiyon, kanama gibi riskler en az düzeydedir. Vajinal doğum yapan annelerin süt hormonu (oksitosin hormonu) daha hızlı ve etkin salınmaktadır. Böylelikle emzirme süreci daha kolay gerçekleşmektedir. Vajinal doğumun bebeğe sağlamış olduğu avantajlarda oldukça fazladır. Vajinal doğum ile dünyaya gelen bebeklerin doğum kanalından geçerken faydalı bakteriler ile karşılaşması bebeğin bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağlamaktadır.   

Özellikle fazla doğum yapmış kadınlarda idrar kaçırma sorununa daha sık rastlanılmaktadır. Ancak farklı sebeplere bağlı olarak hiç doğum yapmayan kadınlarda da idrar kaçırma problemine rastlamak mümkündür. İdrar kaçırmanın teşhisi için öncelikli olarak kadın doğum hekimi tarafından hastanın öyküsü dinlenmektedir. Hastanın idrar kaçırma sıklığının öğrenilmesi ardından çeşitli kan ve idrar tahlilleri yapılmaktadır. Yapılan tetkikler sonrasında tedavi sürecine başlanır. İdrar kaçırma tedavisinde öncelikli olarak idrar kaçırmaya neden olan durum belirlenmeli ve buna göre tedavi gerçekleştirilmelidir. İdrar tutamama durumlarında hastalığın nedenine bağlı olarak ilaç tedavisi uygulanabilir. İdrar kaçırma durumu mesane sarkması gibi nedenlerden dolayı gerçekleşiyorsa hekimin uygun görmesi halinde cerrahi tedavi yöntemlerine de başvurulmaktadır. İdrar kaçırma tedavisi için hastaya mesane eğitimi de verilebilir.

Günümüzün yaygın hastalıklarından biri olan reflünün aslında GÖR (Gastroözefageal Reflü) ve LFR (Larengofarengeal Reflü) olarak ifade edilen iki ayrı şekli bulunmaktadır. Bunlardan GÖR (Gastroözefageal Reflü), mide asit içeriğinin yemek borusuna kaçmasıdır ki bu hastalığı olan kişiler genellikle dahiliye doktorlarına başvururlar. Fakat daha sık görülen LFR (Larengofarengeal Reflü) hastalığında bu asit içeriği yemek borusunu da geçerek yutağa ve oradan da gırtlağa, ses tellerinin arkasına kadar gelir.

Sağlıklı Kilo Alma-Sağlıklı Kilo verme,Yeme Davranış Bozukluklarında Beslenme, Sporcu Beslenmesi, Kişiye Özel Beslenme Uygulamaları, Mide ve Bağırsak Hastalıklarında Beslenme Problemleri Diyabet Hastalarının Beslenme Sorunları, Çocukluk Dönemi Beslenme Sorunları, Hamilelik ve Emzirme Dönemi Beslenme Sorunları gibi pek çok hastalık ve durum için danışanlara hizmet vermektedir.

Kilo fazlalığı, yağdan zengin diyet, geç vakitte yemek yeme alışkanlığı, stres, mide pozisyonunda değişiklikler (fıtık,v.b.) gibi sebeplerle mide ile yemek borusu arasındaki kapakçığın tam kapanamamasına bağlı olarak, midedeki asidin yemek borusuna ve daha da ilerlemesi durumunda boğaza kadar ulaşmasına neden olabilir.
Kuru öksürük (özellikle yattıktan sonra artan), ses kısıklığı, ses yorulması, boğaz ağrısı ve yanmaları, sık sık boğaz temizleme zorunluluğu hissetme, sık faranjit, sinüzit ve bademcik iltihabı atakları geçirme, geniz akıntısı, boğazda yumru kitle hissi gibi şikayetler reflü varlığını düşündürmelidir.

  1. Yatarken vücudun üst kısmı ve başın yüksekte olması yararlıdır. Sol tarafınıza dönerek yatılması tavsiye edilir.
  2. Akşam yemeğinin erken yenmesine özen gösterilmeli; yemek sonrası ile uyku arasında en az 2-3 saatlik bir süre olmalıdır.
  3. Karın içi basıncını arttırdığından dolayı, fazla kilolar verilmelidir. 
  4. Nane şekeri, çikolata, ağır yağlı ve şerbetli tatlıların tüketimi azaltılmalıdır.
  5. Baharatlı yiyecekler, domates ve sarımsak, portakal suyu, sitrik asitli içecek ve kahve; semptomlara neden olabilir. 
  6. Az yağlı ve protein bakımından zengin gıdalarla hazırlanmış bir diyet uygulanmalıdır.
  7. Öğünleriniz büyük porsiyonlar şeklinde değil, sık sık ve hafif olarak tercih edilmelidir.
  8. Alkol ve sigara kullanmamaya özen gösterilmelidir.
  9. Beyaz leblebi yemek ve sakız çiğnemek semptomları önlemede faydalı olur.
  10. Egzersizlerin bazıları reflüye sebep olabilir. Eğitmeninize bu konuda bilgi verilmelidir.
  11. İlaç kullanırken doktorunuza bilgi vermeyi ihmal etmeyin. Bazı ilaçlar reflüyü arttırabilir. 

1.     Reflüye neden olan alışkanlıkların değiştirilmesi.

2.     Asit Salgısını Azaltan İlaç tedavisi

       3.     Cerrahi Müdahale 

Alerji, vücudun yabancı bir madde ile karşılaştığında buna karşı geliştirdiği bir yanıttır. Alerjiye neden olan maddelere alerjen de denilmektedir. Alerjenler, alerjik rinit,  alerjik konjüktivit, alerjik astım, kontakt dermatit, ürtiker gibi birçok alerjik hastalığa neden olabilir.

Alerjik rinit alerji kaynaklı burun iltihabıdır. Alerjenlerin hava yolu mukozasına yapışarak iltihabi reaksiyonları başlatması ile meydana gelir. Alerjen ile karşılaşıldığında özellikle ağız, burun, gözler, boğaz ve deride kaşıntı ortaya çıkar. Burun akıntısı ve gözlerin sulanması tipiktir. Alerjik rinit tanısındaki en önemli şey hastanın öyküsüdür. Tanı testleri arasında alerjiye neden olan antikor IgE’nin total kan düzeyinin ölçülmesi ve özel alerjene karşı uygulanan alerji testleri en sık kullanılan tanı yöntemleridir.

Alerjik hastalıklarda en önemli şey alerjen ile karşılaşmaktan kaçınmaktır.

Alerjik rinitin tedavisinde hekimin önerisiyle, antihistaminik denilen ve alerjenle karşılaşıldığında olaya neden olan madde salınımını engelleyen ilaçlar, burun iç yüzeyindeki şişliği azaltan spreyler ve kortizon içeren burun spreyleri gibi ilaçlar kullanılır.

HEKİM KADROMUZ

GÜVEN HOLDİNG ŞİRKETLERİ